8 Şubat 2017 Çarşamba

ABD'DE ASKERİ DARBEYE DOĞRU: KURUMLARARASI ÇATIŞMA, SİLAHLANMA VE ULUSAL SİYASET

Uluslararası gündemin en revaçtaki konusu Trump'ın 7 müslüman ülkeye uygulayacağı vize yasağıydı. Yalnız burada bir detay vardı. Savunma eski Bakanı Wesley Clark birkaç sene önceki röportajında Pentagon'un 7 ülkede düzensizlik yaratmak için çalışma başlattığını belirtmişti. İşte o gün belirttiği 7 ülke ile Trump'ın gündeme getirdiği ülkeler tamamen aynı. Irak, İran, Suriye, Libya, Sudan, Yemen, Somali. Bu ülkelerin belirgin ortak özellikleri bulunmaktadır. Öncelikle ülkeler zengin maden yer altı kaynaklarına sahiptirler. Sonrasında ülkelerin hepsi Vaad Edilmiş topraklar dahilinde veya bitişiğindedir. Bir sonraki özellikleri Büyük Ortadoğu projesi kapsamında olmaları ve daha sonraki özellikleri ise  hepsinin etnik ve mezhebi çatışmaları barındırmalarıdır. Yani ülkelerin afaki seçilmedikleri açıktır. Burada Pentagon'un stratejisiyle Trump'ın kararının örtüştüğü görülmektedir. Bir diğer önemli konu ise Trump tarafından Adalet Bakanlığının düzenlenmesinden sonra Bakanlığında vize yasağını savunan açıklama yapmasıdır. Bu durum geçici midir bilinmez fakat polis ve istihbarat desteğininde şu an için sağlanabildiği görülüyor. Çünkü ulusal polis teşkilatı Fbı Adalet Bakanlığına bağlı bir adli kolluktur. Trump'ın dış politik tutumu enteresan biçimde küresel lobilerle uyumluyken iç siyasi cephe için tavrı lobilerle çelişmektedir. Kendi yazdığı ve Türkçe'ye de çevrilen kitabında İran'ı teröristlere destek vermekle niteleyen Trump şu ifadeleri kullanmaktadır: 
"Bu ülkeye ulaşabilecek füzeler yaparlarsa çok daha büyük bir tehdit haline gelecekler. Dünyanın her yerindeki terör örgütlerini destekliyorlar... İran'ın bu canileri desteklemesini engellemeliyiz...İranlılar Birleşik Devletler'in tesislerini denetlemesini engellemeye karar verirse askeri harekattan başka yapabileceğimiz çok fazla birşey yok. " 

ve bu satırlarını doğrular nitelikte bugünlerde İran'ın terörist devlet olduğunu belirten Trump, Kudüs'ü ise İsrail'in başkenti olarak görmek istediğini belirtti. Yani bu Alman kökenli Trump'ın Alman tezler yerine Anglosakson politikaya eğimli olduğunu göstermiş oldu. Suriye kürtlerine hayranlığını dile getirirken şu an için dinler arası dialog ile alakalı bir adım atmadı. İç cephede küreselcilerle çeliştiğini belirtmiştik. Gerçektende küreselcilerin en büyük projeleri olan Transatlantik ve Transpasifik anlaşmalarını rafa kaldırması bunun en büyük göstergesi. Ayrıca kaleme aldığı kitabında Meksika sınırına duvar örmekten bahsederken bunun maliyet karşılama seçenenlerinden biri olarak gümrük vergileri koyulması çözümünü öneriyor. Gümrüksüz ve sermayenin serbest dolaşımda olduğu düzen yine küreselcilerin projeleri kapsamındaydı. " Ortadoğu'da 6 trilyon dolar harcadık bu parayla Amerika iki kez yeniden kurulurdu" beyanatı yanlış olarak Abd, Ortadoğu'dan çekiliyor olarak yorumlanmıştı. Oysa Abd güvenlik bürokrasisinin akıl hocası Brezenski Abd'nin Ortadoğu politikaları için " Amerika çekilirse İran İsrail, Arabistan İran savaşları çıkabilir. Amerika'nın dengeleyici rolüne güven azalır. Rusya ve Çin jeopolitik olarak kriz bölgelerinde başat rol oynamaya başlar" diyerek bir realiteyi vurguluyordu. Kanımızca Trump Ortadoğu'da bir vekalet savaşından taraf. Bunun için ise kürtler ile temasını halen sürdürürken Türkiye'yi de gücendirmemeye çalışıyor. Gerçekten de Brezenski'nin dediği gibi Abd hakimiyetinde olmayan Ortadoğu; Abd'nin uluslararası etkinliğini sarsar ve Trump'un son derece önem verdiği İsrail'i tehlikeye sokar. Bu bakımdan Ortadoğu politikası küreselcilerin Ortadoğu politikasıyla benzerlik göstermektedir. 
Batı'da vurgulanmak istenen konuların kimi zaman bir film, kimi zaman klip, kurgusal politik tiyatrolar, kıyafet hatta duruşlarla mesaj olarak verilmesi yaygındır. Bu aslında masonik gruplarında iletişim biçimleridir. Trump masasına Winston Churchill heykelciğini koyarak bu alışkanlığı tekrarladı. Küreselcilerin temsilcisi Churchill ile ancak benim elimin altında bir aksesuar olabilirsiniz imasında bulundu. Bundan sonra tabiki Amerika'da kurumlar ve bürokratlar savaşını göreceğiz. Lakin Abd siyaseti bu denli gerginliği kaldırabilir mi? Bu ayrı bir tartışmanın konusudur. Önceki yazılarımızda Trump'a karşı tasfiye seçeneklerinden birinin askeri darbe olabileceğini belirtmiştik. Bunu yine tekrarlamakla birlikte güncelleme gereği duyuyoruz. Pentagon Trump Fbı birlikteliği devam ettirilebilirse bir darbe küresel sermaye gruplarına karşı gerçekleştirilebilir. Yani bir gün Amerikan Merkez Bankası Fed'in tanklarla kuşatıldığını görürsek çok şaşırmamak gerekiyor. Bu durum Avrupa kökenli 13 ailenin tasfiyelerine yönelik bir girişim olacaktır. Trump yine seçim sürecinde silahlanma hakkından taraf olduğunu belirtmişti. 
" Silah bulundurma ve taşıma hakkının neden yasalara uyan yurttaşlar için çok önemli olduğunu anlamalı ve bunun farkına varmalıyız. Bu hakkı kısıtlamak için önerilen bürokrasinin israf ve hepimiz için olası bir tehlike olduğunu kabul etmeliyiz. Oğullarım ve ben Ulusal Silah Derneği üyesiyiz ve bundan gurur duyuyorum." 
Silah taşıma ve siviller hakkındaki görüşlerini askerler için uyarlayan Trump: 
" Silahlı Kuvvetler üyelerinin üslerde ve askerlik şubelerinde silah taşımalarına izin vermemiz gerekiyor" 
Şeklinde bir önermeyle tam manasıyla silahlanmış bir ordu teklif etmişti. Bu durum kimin işine yarar bilinmez fakat  Georgia Güvenlik Güçleri adı altında toplanan silahlı bir grup milis Trump'ı desteklediklerini ilan ettiler bile. Halkın silahlanıp Trumpperver zincirler oluşturması paralel ordu olarak tanımlanabilir mi? Bunu zaman gösterecektir. 

Kuruluşundan, yasalarına, sembol binalarından, kurucu babalarına kadar İlluminant düzenin başarılı bir ürünü olan Abd'de küreselcilere açılan savaşın neticesi merakla bekleniyor. Amerikan halkı tarihinde olmadığı karar darbeye yakın durumda.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder